top of page

Melisa Akkuş, gençliğin iklim adaleti için verdiği mücadeleyi kendi yaşam öyküsüyle anlatıyor.


ree

Sorumluluk bilinciyle büyümek

Tohumdan ormana uzanan kocaman bir hikaye ve mücadele diyorum. 


Dünyanın 21’i Melisa olarak bu dünyaya gelme amacım tam anlamıyla dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek ve bu dünyadaki değişimin kendisi olarak değişime öncülük etmek.


Ben bu dünyayı iyileştirmek için geldim. 

Hayatım bu. 

Her nefesim, her adımım dünya için. 

Her düşüncem bir çiçek, her bakışım umut. 

Çünkü varoluş amacım, bu gezegeni daha iyi bir yer haline getirmek.

Yani her yeni günüm, her yeni yaşım, her baharım, dünyanın mavisi ve yeşili içindir.


Ne zaman büyük zorluklarla, engellerle, baskılarla karşılaşsam; bu çocuğun tüm ön yargı ve kalıplara karşı gelerek gözleri pırıl pırıl olan bu mücadelesi ve hikayesi hep en büyük motivasyonum oluyor. 


Gerçekten de bir tohumun gücü bu!


Yıllar önce ektiğim bir tohumun, bugün mücadele dolu bir ormana dönüştüğüne ilmek ilmek emekle şahit oluyorum. Çocukluğumu, şimdi gençliğimi bu amaçlara sarf ettim. Bu amaçlar doğrultusunda her yere ve herkese büyük emekler verdim. Kimisi Türkiye’de, kimisi yurt dışında; bugün birlikte çalıştığım ya da bir zamanlar yollarımızın kesiştiği tüm gençlerin, bu ormanın içinde verdiğim motivasyon ve destekle güçlenerek, yetişerek, gelişerek değişime öncülük etmesi, bu alanda imkanları ve alanları bulması benim için ortak gurur kaynağı.


Dünyadaki kötülüklere, eşitsizliklere, adaletsizliklere, çoklu krizlere karşı mücadele ederken bir kız çocuğu olarak bu süreçte var olmak hiç kolay olmadı. Yapma etme diyen, kız başına, sus ses çıkarma diyen bir ortamdan çıkarak imkansızlıklardan imkan yaratak cüret etmek, kalıpları ve yargıları aşmak, icat çıkarmak en büyük ilhamlarımdan oldu.


Küçük Melisa, cebinde hiç parası olmasa bile hiçbir etkinliği kaçırmazdı. Otobüsü kaçırsa da yürüyerek gider, yağmura yakalansa da yağmurla yürürdü. Hayatında büyük acılar, kayıplar yaşasa da gizli gözyaşlarıyla üretmeye devam ederdi. Zorluklarla sınansa da o hep inatla cüret etmeye devam etti. Çünkü onun inancı, içindeki ses, gözlerindeki anlam “Ben değilsem kim, şimdi değilse ne zaman?” diye haykırıyordu. İşte bu yüzden her şey, büyük bir tutkuyla direnen o çocuktan doğdu. Ve o çocuk, bir değişim öncüsüne ve dünyayı kurtarma tutkununa dönüştü.

 

Demek istediğim siz iyi bir şey yaptığınız zaman insanlar o kadar çok konuşacak ki bunlar sizin önünüzde bir engel değil, tam tersi yapabileceğinize dair kocaman bir motivasyon olsun. Çünkü inanın biri bir konuda size yapamayacağını, değiştiremeyeceğini söylüyorsa kesinlikle değiştirme potansiyeliniz yüksek olduğundan, yapacağınızdan, mümkün kılacağınızdan kaynaklı


Gençler için sürdürülebilirlik neden önemli?


Şu an tam ortasında olduğumuz, her gün bizi en derinden etkileyen bir krizin tam ortasındayız. Yani iklim krizinin. Şu an çoklu krizler çağında en çok bizler ilk ve bizden sonra gelen nesiller ilk ve en derinden etkileniyor ve daha da etkilenecek. Her şey çok gerçek, bilim insanları haykırıyor, yaşadığımız dünya bile bile, göz göre, isteye isteye ateşe verildi. 

Çünkü; 

Amaçlar, vaatler ve sözler el sıkışmalarında kaybolmuş durumda.

Dünya, çıkarlarla dolu imzaların gölgesinde kalmış durumda. 

Her şey, bile bile görmezden gelinmiş durumda.

İklim krizinin olduğu bir çağda öyle şaşalı hayaller kuramıyoruz. Yok “bunu okuyacağım, buraya gideceğim, şunu yapacağım” gibi… Çünkü her güne dünden daha karanlık bir haberle uyanıyoruz. Dünya ve ülke gündemleri arasında mental sağlıktan söz etmek mümkün değil. Ben ve benim gibi gençler mutluluğu mücadele. Ben bu dünyanın bir tarafında çocuklar öldürülüyorken, aneler ağlıyorken, haklar bombalanıyorken, ne huzurundan ne mutluluğundan bahsedebiliriz ki?

Bugün ülkelerin ve günümüz liderlerin kini nefreti yüzünden yaşamlar, ekosistemler yok ediliyorken, haklar yerler bir ediliyorken, kötülükleriyle dünyayı ele geçirmeye çalışılıyorken, ben gerçekten uyuyamıyorum. En son ne zaman gerçekten mutlu olduğunu inanın hatırlamıyorum.

Eğer bu gidiş devam ederse, çoklu krizlerin yaratacağı yıkımlar varken ve her geçen artarken, nasıl hangi geleceğin hayalini kurabiliriz? Şunu söyleyebilirim ki benim en büyük mutluluğum da, en güzel baharım, en büyük tutkum mücadele ettiğim her andır. Bizim tatilimiz, pazartemiz, hafta sonumuz yok. Bizim çocukluğumuzdan bu yana büyüttüğümüz mücadelemiz var. İşte okuduğunuz gibi bizim hayatımız böyle. Herkesin bahsettiği gençliğimiz bu. Ve şunu eklemek istiyorum,“böyle gelmiş böyler gider”ci anlayışı kabul etmiyor, böyle gelmiş böyle gitmez diyoruz çünkü bu bu dünyayı bu hale getirenlere karşı bizler en büyük umuduz.


Kurumsal sorumlulukta gençlerin rolü


Hep gençler yoksa gelecek yoktur diyorum ve bu söylemimi daima savunuyorum. Günümüzde gerek yönetimlerde gerek karar alma mekanizmalarında gençliği genellikle dekor, göstermelik görüyoruz. Oysa bizler karar alma süreçlerinin her aşamasında etkin, eşit, söz ve hak sahibi bir yer olarak yer almalıyız. 

Herkes hakkımızda gerek gazete köşelerinde gerek televizyon programlarında sıkça konuşuyor ama kimse gelip bize gerçekten ne istediğimizi sormuyor. O zaman söyleyeyim. 

Gençler olarak yaşanabilir bir gelecek istiyoruz!

Bugün karar alma mekanizmalarında geleceğimiz yok sayılırken, haklarımız görmezden gelinirken, yaşamlarımız hiçe sayılırken; elimizden gelen gelmeyen her şeyi kendi imkanlarımızla yapmaya çalışıyoruz. 

Bizler, gece gündüz demeden; bu dünyanın, yeşilin, mavinin rantla, talanla ve çıkarlarla yok edilişine karşı ses çıkarıyoruz, söz oluyoruz. Çocukluğumuzu, şimdi ise gençliğimizi seferber ettik.

Kutlama değil, söz hakkı istiyoruz.

Özlü sözler değil, mış gibi paylaşımlar hiç değil, tüm dünya çocukları ve gençler adına 

evrensel olarak yaşanabilir bir gelecek istiyoruz.

Bilimin, gençliğin ve sivil toplumun gerçekten dinlendiği, karar alma süreçlerine yön verebildiği gerçek eylemler görmek istiyoruz.

Bu nedenle, başta iklim kanunu olmak üzere geleceğimizi doğrudan etkileyen her kararda, her süreçte biz gençlerin etkin bir şekilde var olması şarttır. Ve bunu göstermelik temsillerle değil, gerçek katılımla görmek istiyoruz.


Saha deneyimimden öğrendiklerim


Gençler olarak hem sahada hem masada olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ben de her zaman kendimi geliştirerek hep sahada olarak her yerde sahanın sesi ve sözü olmayı son derece önemsiyorum. Sahadaki acıları, gerçekleri, haykırışları görmek bana bu dünyanın bizlere ne kadar çok ihtiyacı olduğunu en ciddi şekilde gösteriyor. Şunu söyleyebilirim ki, şu an bu yaptığımız her şey umudu, mücadeleyi, etkiyi yeşerten bir hikaye ve bunu gençler olarak yaptığımız için; kocaman uykusuzluklarla, kocaman emeklerle, büyük zorlukları aşıp buralara gelip buralarda gece gündüz çalıştığımız için bizimle gurur duyuyorum. Daha reşit değildik, sahada en güçlü şekilde var olma hayalleri kuruyorduk ve hem sahada hem de masada çok çalışıyorduk. Şimdi etkimizin büyüdüğünü görmek beni çok duygulandırıyor.

Belli yerlerde, belli bir kitle ile sadece büyük şehirlerde değil, Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan akranlarımızla iyiliği, güzelliği paylaşıp çoğaltıyor, etki yaratıyor ve herkesin aradığı, sorduğu o değişime bu topraklarda öncülük ediyoruz. Çünkü biz, şehirlerdeki kokteyl dolu etkinliklerden çok sıkıldık ve hiçbir faydasını görmüyoruz. Bundan sonra bizi daima sahada göreceksiniz. Çünkü biz, haksızlığın, yeşilin, mavinin, gençliğimizin sesi, sözü, soluğuyuz.

Bizler halkın sazıyız, bizler melodileri her yere yayılan bir türküyüz. Biz, değişimin de dönüşümün de umudun da ta kendisiyiz.


Biz ne ilkiz, ne de sonuz.

İlki cesaretle başlattık, sonu umutla sürdürüyoruz.

Yazılmamış cümleleri kurduk, çizilmemiş yolları yürüdük, denenmemişi denedik.

Hikayelerimizden ve mücadelemizden aldığımız ilhamla, iyi izlerimizi sahaya bıraktık; toprağın, terin, sesin ve sözün izinde.


Ruhumuzda gece uykusuzluğu, sabah direnci, meydan kararlılığı var.

Biz yalnızca görünür olmak için değil, gerçekten görünmek zorunda olanlar için buradayız.


Sadece değişimin değil, gerçeğin ve vicdanın da temsilcisiyiz.

Yorulmadan, yılmadan; bazen cebimizdeki 0 lirayla, bazen yemek yemeyi unutarak, bazen uyumadan…

Aynı anda hem sahada hem masada var olmanın ne demek olduğunu en iyi biz biliriz.


Ve bu mücadele, dünyayı tüketenlerin karşısında daima yeryüzünün iyiliği için iyiyle, doğruyla var olarak büyümeye devam edecek.


Benim dünyayı kurtarmak için 5 adımım bulunuyor ve en başında her şeyin özünde iyilik olması geliyor. Yaptığınız her şeyin özünde iyilik, iyi niyeti iyi vicdan ve evrensellik olsun. Çünkü dünya iyilikle daha iyi bir yer haline gelecek. Bu nedenle iyi olmaktan, iyilikle olmaktan, iyiyle olmaktan çekinmeyin, her anınız ve her bir adımınız iyilikle olsun. 


Lütfen unutmayın, 

Bu gelecek ancak biz gençlerle gelecek!


 
 
 
bottom of page